Vajinismus Tedavisi

Vajinismus Nedir?

Vajinismus, bir cinsel disfonksiyon olarak kabul edilen; Obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası oluşan kaygı bozukluğu, panik atak gibi bir kaygı bozukluğudur. Bedenin kendi kendini koruması için oluşmuş bir “Savunma Mekanizması”dır.

 

TANIMI

Vajinismus; cinsel ilişki sırasında kadının vajen kaslarını (özellikle Pubococcygeus (PC) kaslarını) refleks olarak (istemsiz bir biçimde) kasması sonucunda cinsel birleşmenin hiç olamaması ya da çok zor gerçekleşmesi durumudur. Kadınların % 3′ünde görülen ve profesyonel yardım almak suretiyle tedavisi son derece mümkün bir rahatsızlıktır. Vajinismus hastalarında, kasılmalar sadece vajinal girişte değil, aynı zamanda vücudun diğer bölgelerindeki kaslarda (karin, bel, sırt, bacak gibi) da görülmektedir.

Klinik olarak görülen gebelik kayıpları sık görülmektedir (gebeliklerin yaklaşık %15-25’i).

10 haftanın altında görülen düşüklerin çoğunluğu bebekteki genetik anormallikler nedeniyle olmaktadır. Tekrarlayan gebelik kaybı ise farklı bir durumdur ve 2 ve daha fazla olan gebelik kayıpları olarak tanımlanır. Kadınların % 5 i iki kez tekrarlayan düşük yaşarken üç ve üzerinde düşükleri olan kadınların oranı sadece %1 dir.

 

Ayrıca, düşüklerde anne yaşı da büyük bir etkendir. Örneğin 40 yaş üstü gebeliklerin neredeyse % 50 si düşük ile sonuçlanabilmektedir. Tekrarlayan gebelik kayıpları değerlendirilirken çeşitli testler yapılmakta ve bu testlerde saptanan bir bozukluk var ise buna uygun tedavi yoluna gidilmesi önerilmektedir.

 

Yapılan testlerden ilki anne ve babanın kandan yapılan genetik incelemesidir. Bu test ile genellikle %2- 5 arasında bir anormallik saptama şansı vardır. Eşlerden birinde veya her ikisinde saptanabilecek genetik problemler tüp bebek yapıldığında döllenmiş yumurtaya genetik inceleme yapılarak aşılabilmektedir. Ancak yapılan araştırmalar göstermektedir ki bu tip embriyoya yapılan genetik incelemeler (preimplantasyon genetik tanı) canlı doğum oranlarını arttırmamaktadır.

 

Antifosfolipid antikor sendromu da tekrarlayan gebelik kayıplarına sebep olabileceği gösterilmiş bir hastalıktır. Tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınların %5-20 sinde antifosfolipid antikorları dediğimiz yapılar kanda pozitif çıkmaktadır. Yapılan testlerde antifosfolipid antikor sendromu saptandığında tedavisi gebelik öğrenilmesinden itibaren düşük doz aspirin ve belli dozlarda kan sulandırıcı iğnelerin kullanımıdır.

Tekrarlayan gebelik kayıplarında bir diğer sebep rahim ile ilgili doğumsal ve sonradan gelişen patolojilerdir. Doğumsal sebeplerde tedavi olarak bazen laparoskopi, histeroskopi ve açık ameliyatlar kullanılabilmektedir (örneğin rahim zarındaki perdenin histeroskopi ile açılması, çift rahmin açık veya kapalı ameliyatla birleştirilmesi gibi). Sonradan gelişen patolojilerde en sık gördüklerimiz rahim zarındaki miyomlar ve yapışıklıklardır. Bunların tedavisi de tekrarlayan düşükleri önlemede faydalı olabilmektedir.

 

Kalıtsal veya kazanılmış trombofililer denilen kanın pıhtılaşmasına yatkınlık yaratan bir hastalık grubu da tekrarlayan gebelik kayıplarında sebeplerden biri olabileceği unutulmamalıdır . Kan örneği alınarak yapılan moleküler bazlı genetik çalışmalarda bu pıhtılaşma faktörleri ile ilgili anormallikler tespit edilerek buna yönelik gebelik öncesi ve gebelik boyunca tedaviler planlanır. Böyle bir durum hastalarda saptandığında tedavi daha çok hastanın aile ve kendi öyküsüne dayanarak başlanmaktadır.

 

Tekrarlayan gebelik kaybı olan hastalarda hormonal faktörlerden tiroid fonksiyon bozuklukları mutlaka değerlendirilmeli ve herhangi bir bozukluk saptanır ise hemen tedavisi başlanmalıdır. Ayrıca prolaktin (süt hormonu) düzeylerindeki artış da tekrarlayan gebelik kayıplarına sebep olabilmektedir ve testlerde saptandığında tedavi edilmesi gerekir.