Tekrarlayan Düşükler

Tekrarlayan Düşükler

Tekrarlayan Düşükler

Klinik olarak görülen gebelik kayıpları sık görülmektedir (gebeliklerin yaklaşık %15-25’i).

10 haftanın altında görülen düşüklerin çoğunluğu bebekteki genetik anormallikler nedeniyle olmaktadır. Tekrarlayan gebelik kaybı ise farklı bir durumdur ve 2 ve daha fazla olan gebelik kayıpları olarak tanımlanır. Kadınların % 5 i iki kez tekrarlayan düşük yaşarken üç ve üzerinde düşükleri olan kadınların oranı sadece %1 dir.

Ayrıca, düşüklerde anne yaşı da büyük bir etkendir. Örneğin 40 yaş üstü gebeliklerin neredeyse % 50 si düşük ile sonuçlanabilmektedir. Tekrarlayan gebelik kayıpları değerlendirilirken çeşitli testler yapılmakta ve bu testlerde saptanan bir bozukluk var ise buna uygun tedavi yoluna gidilmesi önerilmektedir.

Yapılan testlerden ilki anne ve babanın kandan yapılan genetik incelemesidir. Bu test ile genellikle %2- 5 arasında bir anormallik saptama şansı vardır. Eşlerden birinde veya her ikisinde saptanabilecek genetik problemler tüp bebek yapıldığında döllenmiş yumurtaya genetik inceleme yapılarak aşılabilmektedir. Ancak yapılan araştırmalar göstermektedir ki bu tip embriyoya yapılan genetik incelemeler (preimplantasyon genetik tanı) canlı doğum oranlarını arttırmamaktadır.

Antifosfolipid antikor sendromu da tekrarlayan gebelik kayıplarına sebep olabileceği gösterilmiş bir hastalıktır. Tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınların %5-20 sinde antifosfolipid antikorları dediğimiz yapılar kanda pozitif çıkmaktadır. Yapılan testlerde antifosfolipid antikor sendromu saptandığında tedavisi gebelik öğrenilmesinden itibaren düşük doz aspirin ve belli dozlarda kan sulandırıcı iğnelerin kullanımıdır.

Tekrarlayan gebelik kayıplarında bir diğer sebep rahim ile ilgili doğumsal ve sonradan gelişen patolojilerdir. Doğumsal sebeplerde tedavi olarak bazen laparoskopi, histeroskopi ve açık ameliyatlar kullanılabilmektedir (örneğin rahim zarındaki perdenin histeroskopi ile açılması, çift rahmin açık veya kapalı ameliyatla birleştirilmesi gibi). Sonradan gelişen patolojilerde en sık gördüklerimiz rahim zarındaki miyomlar ve yapışıklıklardır. Bunların tedavisi de tekrarlayan düşükleri önlemede faydalı olabilmektedir.

Kalıtsal veya kazanılmış trombofililer denilen kanın pıhtılaşmasına yatkınlık yaratan bir hastalık grubu da tekrarlayan gebelik kayıplarında sebeplerden biri olabileceği unutulmamalıdır . Kan örneği alınarak yapılan moluküler bazlı genetik çalışmalarda bu pıhtılaşma faktörleri ile ilgili anormallikler tespit edilerek buna yönelik gebelik öncesi ve gebelik boyunca tedaviler planlanır. Böyle bir durum hastalarda saptandığında tedavi daha çok hastanın aile ve kendi öyküsüne dayanarak başlanmaktadır.

Tekrarlayan gebelik kaybı olan hastalarda hormonal faktörlerden tiroid fonksiyon bozuklukları mutlaka değerlendirilmeli ve herhangi bir bozukluk saptanır ise hemen tedavisi başlanmalıdır. Ayrıca prolaktin (süt hormonu) düzeylerindeki artış da tekrarlayan gebelik kayıplarına sebep olabilmektedir ve testlerde saptandığında tedavi edilmesi gerekir.